Sözde İslam adına yapılan şiddet olaylarının yanlışlığına dikkat çeken Gülen, "Eğer bu saldırıları gerçekleştirenler Müslümansa, ya bu kişiler İslam'ın ne olduğunun farkında değiller ya da İslam adına en büyük cinayeti işliyorlar!" değerlendirmesini yaptı. "Peygamberimizin sünnetinde şiddetin yeri yoktur" başlıklı özel makalesinde Gülen, son dönemde İslam'ın kutsal değerlerine yönelik hakaretler ve Müslümanların verdiği tepkilere ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.
"Ne cismaniyetimize esir düşüp, reaksiyoner hislerimizin esiri olmalı ne de değer ve inançlarımıza karşı sistemli olarak sürdürülen iftiralar karşısında bütün bütün sessiz kalmalı.” diyen Fethullah Gülen Hocaefendi, Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (sas) mirasına yönelik yapılan hakaretlere şiddet yoluyla cevap verildiği takdirde bu dengenin altüst olacağına dikkat çekti. Gülen, "Şiddet yoluyla gösteri ulah seo len tepkiler yanlıştı ve sırat-ı müstakimden sapmış bir yaklaşımdı." tespitinde bulundu.
AMAÇ, OLUMSUZ MÜSLÜMAN İMAJI
Müslümanların her gün "Allah'ım bizi sırat-ı müstakimden ayırma" şeklinde dua ettiklerini hatırlatan Gülen, bu duanın Müslümanların aşırıya kaçan davranışlardan uzak durmasına ve hayatlarını dengeli bir şekilde devam ettirmesine yardımcı olacağını vurguladı.
Müslümanların Peygamber Efendimiz’e yönelik saldırılara kayıtsız kalmaması gerektiğine vurgu yapan Gülen, bu konuda son derece duyarlı ve hassas davranılmasının önemine işaret etti. Gülen, İslam'a hakaret edenlerin amacının olumsuz bir Müslüman imajı oluşturmak ve böylelikle ayrımcılık, izolasyon, zulüm ve tehciri haklı göstermek olabileceğine dikkat çekti.
İslam dünyasında kasıtlı tahrik etme ve kargaşa çıkarmanın yeni olmadığını kaydeden Gülen, kutsal değerlerimize geçmişte karikatürlerle, şimdi de bir film ve bir Fransız dergisindeki karikatürle saldırıldığını, gelecekte de farklı araçlarla aynı şeyin tekrarlanabileceğini ifade etti.
Gülen, makalesinde "Müslümanlar oyuna gelmemeli veya baştan çıkartılmamalı. Bunun yerine, kolayca tahrik edilerek şiddete başvuranları engellemek için ellerinden gelen çabayı göstermeli." ifadelerine yer verdi. Sorumsuzca yapılan bireysel davranışların İslam'ın imajına büyük zarar verdiğinin altını çizdi.
MÜSLÜMANLAR KENDİLERİNE ÇEKİDÜZEN VERMELİ
Hocaefendi, öncelikle İslam'ı ve Peygamber Efendimiz’i insanlığa doğru şekilde tanıtıp tanıtamadığımız konusunda kendimizi sorgulamamız gerektiğini dile getirerek sözlerini şöyle sürdürdü: "Müslüman denince ilk akla gelen şey intihar bombacısıysa eğer, insanlar İslam hakkında nasıl pozitif bir düşünceye sahip olabilir ki? Masum insanları gelişigüzel öldürmenin, Müslümanların geçmişte maruz kaldığı barbarlıktan ne farkı var ki? Çirkin bir film sebebiyle, bununla hiçbir ilgisi bulunmayan Libya'daki Amerikan büyükelçisi ve bürokratları öldürmenin arkasında yatan mantık/gerekçe ne olabilir ki? Eğer bu saldırıları gerçekleştirenler Müslümansa eğer, ya bu kişiler İslam'ın ne olduğunun farkında değiller ya da İslam adına en büyük cinayeti işliyorlar!"
Bir Müslüman'ın her zaman doğru yol üzerinde olması ve söz ve davranışlarının tutarlı olması gerektiğini vurgulayan Gülen, "Eğer kendi dininin kutsalına saygı duyulmasını bekliyorsa, Hıristiyanlık, Yahudilik, Budizm ve diğer dinlerin kutsallarına saygılı olmak durumunda." dedi.
Hocaefendi, “Sorumsuz hareketler, İslam’ın aydınlık simasına karalar çalar ve en çok da savunduklarını ileri sürdükleri sünnete zarar verir. Böyle bir meselede tek tek her bir Müslüman’ın, Allah’ın (cc), Kur’an’ın ve Peygamber-i Zişan’ın hakkı söz konusu olduğu için, hiç kimse düşüncesizce hareket edemez. Herkes atacağı her adımın muhtemel sonuçlarını kapsamlıca düşünmeli ve ortak aklın bilgeliğine başvurmalıdır.” ifadesini kullandı.
"İnsanları şiddete sevk eden nefret/hakaret söylemleri, düşünce hürriyetini kötüye kullanmaktır." diyen Hocaefendi, bunun bir yandan insan hakları, özgürlüğü ve saygınlığına zarar verdiğini; diğer yandan ise korkutucu silahların bulunduğu çağımızda insanlığı çatışmaya ittiği uyarısında bulundu.
Fethullah Gülen, tahrik edici nefret/hakaret söylemlerine şiddet yoluyla tepki göstermek yerine kanunlar çerçevesinde cevap vermek gerektiğini vurguladı. Hocaefendi, bu çerçevede mesela İslam İşbirliği Teşkilatı veya BM gibi uluslararası kuruluşlara başvurarak, söz konusu nefret/hakaret söylemlerinin kınanmasının ve engellenmesinin sağlanabileceğini dile getirdi.
Kategori : GÜNCEL